Sevgili İpek Meltem Eltetik, hayvan sevgisi ile geç tanışanlardan. Kızı İlayda’yı bundan mahrum etmemek için de kendisi için çok büyük bir adım attı ve iki kedi birden sahiplendi. Peki korkusunu nasıl yendi, alışabildi mi, kızının tepkisi ne oldu? Hadi bundan sonrasını bize kendisi anlatsın, çok da eğlenceli bir röportaj oldu:
Kebire Bozkurt: Yakın zamana kadar hayvanlardan korkuyordun bildiğim kadarıyla. Bu korkunun bir sebebi var mı, çocuklukta yaşanan bir travma gibi?
İpek Meltem Eltetik: Aslında tam korkmak da değil, tedirgin olmak diyelim. Mesela açık havada otururken yanımıza bir kedi yanaşsa kesin ayaklarımı toplar ve yanımdakilerden yardım isterim ama çığlık çığlığa da olmam. Sokakta gidip bir kediyi ya da köpeği sevmişliğim yoktur. Gerçi hala da yok. Belki arkadaşlarımdan birinin kedisini sevmişimdir, o da onun kucağındayken ve 30 saniyeliğine falan.
Ama küçüklüğüme dair de bir şey hatırlamıyorum, yani ne oldu da korkmaya başladım, hep mi böyleydim
hatırlayamıyorum. Hep hayvanlarla mesafeliydim, sonra tam olarak
ne oldu emin değilim ama kızım olduktan sonra bir şeyler değişti. Çocuklar annelerinin aynasıdır derler, baktım İlayda da hayvanlardan tedirgin oluyor, işte o zaman bu işe bir el atmalıyım dedim.
Kebire Bozkurt: Sahiplenmeye karar verişin böyle oldu demek. Peki hiç köpek beslemeyi düşünmedin mi? Ne oldu da kedide karar kıldın?
İpek Meltem Eltetik: Evet, kızımın etkisi büyük. Neden köpek sahiplenmeyi düşünmedim? Bilmiyorum, hiç düşünmedim, nedense köpek sanki bahçeli evde olmalı gibi bir fikrim var. Ofisimde beslemek için kedinin daha uygun olacağını düşündüm. Ofiste yalnız çalışıyorum, bana arkadaşlık edecek bir can istedim.
Kebire Bozkurt: Aslında yakından biliyorum sürecini ama bir kez de senin anlatmanı istiyorum. “Bir kedi sahiplenmeliyim” dedin, peki sonra?
İpek Meltem Eltetik: Karar verdikten sonra bu konudan Meltem’e bahsettim, o da beni sana yönlendirdi. Sonrası malum. Seninle iletişime geçmeden önce de Meltem bana senin yazdığın bir yazının linkini gönderdi, yazı kedilerin yalnız kalmamaları ve iki kedi beslemenin önemi üzerineydi. “Gördün mü şimdi papazı” dedim kendi kendime . Neyse ne yapalım, kendim için hayvanı sıkıntıya sokmaya gerek yok, iki kedi olsun o zaman dedim. Daha bir kedi fikrine tam alışamamışken, iki kediyi kabullenmiş bir şekilde kendimi seninle iletişime geçerken buldum.iyorum, hiç düşünmedim, nedense köpek sanki bahçeli evde olmalı gibi bir fikrim var. Ofisimde beslemek için kedinin daha uygun olacağını düşündüm. Ofiste yalnız çalışıyorum, bana arkadaşlık edecek bir can istedim.
Kebire Bozkurt: Evet hatırlıyorum . Epey dil dökmüştüm sana o zamanlar.
İpek Meltem Eltetik: Sana ilk söylediğim şey de “Bak, ben tırsık hatunun tekiyim ama kedi istiyorum, ne dersin buna?” olmuştu.
Kebire Bozkurt: Sinyallerini vermişsin aslında daha en başında 🙂
İpek Meltem Eltetik: Bir de, sana söylediğim zaman bile yakınımdaki kimsenin bu kararımdan haberi yoktu. Biri bir şey der ve vazgeçerim diye korktuğumdan kimseye söylemedim. Hatta eşimin bile son 1 haftaya kadar haberi yoktu. İlk kardeşime ve kızıma söyledim. Kızım çok sevindi ve tabi hemen babasına yumurtladı kedimiz oluyor diye. Aslında beceremezsem diye ödüm kopuyordu, sen beni sürekli teşvik ettin o dönem.
Kebire Bozkurt: Aferin bana o zaman. Eee sonra ne oldu?
İpek Meltem Eltetik: Bana Çilek Kız’ın fotoğrafını gönderdiğinde, neden bilmiyorum ama bayıldım. O an anladım ki, gerçekten hazırdım kedim olması fikrine. Ama yine de ne yer ne içer, yatak gerekli mi, oyuncak lazım mı gibi birçok soru vardı kafamda. O dönem başının etini epey yemiştim hem sorularımla, hem de “Çilek’i ne zaman almaya gidiyoruz?” ısrarlarımla.
Kebire Bozkurt: Burada hemen araya gireyim, gerçekten titizlikle her şeyi sordun, nedenini niçinini sorguladın, hiçbir şeye körü körüne tamam demedin. Onları mutlu etmek için nelere ihtiyaçları olduğunu defalarca konuştuk, hatta öyle ki, onlar için çim bile yetiştirdin.
İpek Meltem Eltetik: Tabi ya, onlar gelmeden çimleri, yatakları, tırmalama tahtaları, oyuncak fareleri… Her şeyleri hazırdı. Ben de hazırdım. Fakat vakit yaklaştıkça “Acaba tek kedi mi olsa, önce birine alışsam, hani beni yemese de sonra ikinci kediyi mi alsam” diye de düşünmedim değil. Bir ara vazgeçiyordum hatta ikinci kediden. Sonra bir şekilde veterinere gittik kedileri almak için. Yanımda gelmeni özellikle istedim çünkü bir taraftan korkuyorum da ve yanımda güvendiğim birinin olmasına ihtiyacım vardı. Veterinere girdik, iki kediyi de saldılar, ben o sırada heyecandan bembeyazım sanırım. Biraz sohbetten sonra Çilek’i kucağıma verdin. Sakindim, paniklemedim ama çok heyecanlıydım. Çilek bir müddet sonra kucağımda sıkıldı ve o zaman haylaz Pamuk sahne aldı, kucağıma çıkması yetmiyormuş gibi yüzümü koklamaya çalıştı. O sırada “Acaba ben Çilek’i alsam da Pamuk kalsa mı” diye düşünüyorum çünkü Pamuk çok hareketli, canavar gibi atlıyor zıplıyor, nerede olduğunu kontrol edemiyorum, tedirgin oldum.
Kebire Bozkurt: Zaten alamadık o gün Pamuk’u, klinikte kaldı.
İpek Meltem Eltetik: Evet, çünkü kısırlaşması gerekiyordu. Bu yüzden ben Çilek’i alıp ofise geldim. Çok sakin bir kediydi, yemeğini suyunu verdim. Biraz odada zaman geçirdik, sonra işlerimi bitirip çıktım. Ertesi gün ofise geldim, kapıyı açmamla pusudaki Çilek’in (tek patisi de yok, hani çok hızlı da değil) jet hızıyla kapıdan fırlaması bir oldu. Nasıl korktuğumu anlatamam. “İşte senin bakacağın kedi bu kadar olur, bir kediye sahip çıkamadın” diye kendi kendime söylene söylene peşinden fırladım ben de. Allahtan apartmanın kapısı kapalıydı, yavrum cama çarparak olduğu yerde kaldı. O an benim için çok büyük bir adımdı, çünkü Çilek’i kucakladığım gibi doğru ofise geri geldik. Ben ağlamaklı vaziyette telefona sarılıp seni aradım, “beceremiyorum, kaçmaya çalıştı” diye kendimi şikayet ettim. Neyse ki sen soğukkanlısın, beni yine sakinleştirdin, önerilerde bulundun.
Kebire Bozkurt: İlk iletişim biraz zorunlu olmuş:). Peki daha sonra ilişkiniz nasıl ilerledi? İlk duygusal bağ kurduğunuzu ne zaman hissettin?
İpek Meltem Eltetik: İlk gün yaşadığımız bu olaydan sonra gerçekten ne yapmak istediğimi düşündüm. Kedim olmasını gerçekten istiyor muydum? Evet. O zaman çaba harcamalıyım dedim ve ilk iş elime bir kitap alarak Çilek’in yanına gittim. Ofiste onu bıraktığım odadan dışarı çıkmıyordu. Bir koltuğa oturdum ve kitabımı okumaya başladım. Çilek hazır olduğunda, belki de ben hazır olduğumda, bilmiyorum, Çilek yanıma yanaştı, sonra kucağıma o
turdu. Bu böyle birkaç gün sürdü. Sürekli onun odasına gidip kitap okudum, o da benim kucağımda uyudu. Birbirimize alıştık. En çok ne hoşuma gitti biliyor musun? Başka bir canlının varlığını, sıcaklığını, hırıltısını hissetmek. Ondan sonra her şey kolayca oldu zaten, Çilek bir daha kaçmaya kalkışmadı, ben de sürekli onunla zaman geçirmeye başladım. İnanılmaz sevgiye aç bir kediydi Çilek, sanırım daha önce başına gelenler yüzünden.
Kebire Bozkurt: İlk karşılaşmanız gerçekten çok tatlıydı, kaçma girişiminden sonra da o panikle neredeyse Çilek’i geri verecektin. Yok kapıda yatıyor, yok burayı sevmedi, yok holden yanıma gelmiyor…
İpek Meltem Eltetik: Doğru, ilk zamanlarda Çilek dış kapının önünde oturup paso kapıya bakıyordu. Hep koridordaydı, hiç yanıma gelmiyordu. Ben de habire sorguluyordum tabi bu durumu.
Kebire Bozkurt: Birlikte kitap okuma fikri çok akıllıca ama. Takdir ettim:). Peki, kızın İlayda’dan bahsetsene biraz, nasıl araları şimdi? Sonuçta biraz da onun için başladı bütün bu macera.
İpek Meltem Eltetik: Pamuk’un geldiği ilk günü anlatmam gerek önce. Kızım hastaydı, okula göndermemiştim. Pamuk 15 gündür klinikteydi, o gün gidip alınması gerekiyordu. Benimse hala Pamuk’u alıp almama konusunda tereddütlerim vardı. Yine seninle bir telefon trafiğinden sonra İlayda ile birlikte kliniğin yolunu tuttuk. Pamuk’u alıp ofise getirdik. Kafesin kapısını açınca bizimki çıktı tabi hemen, etrafı süzmeye başladı ve Çilek’i gördü. Biz ne yapacak diye bakınırken bunlar tıslamaya başladı ve ani bir hareketle birbirlerinin üzerine atladılar. Ben korktum tabi ama kızıma da çaktırmamaya çalışıyorum. Apar topar ofisten çıktık, arabaya biner binmez yine seni aradım “Napıcam ben korktum, kaçtım” diye . Yine bir sakinleştirme seansı. Yol boyu “Akıllı, işte aldın iki kedi, artık ofise de giremeyeceksin korkudan” diye söylenip durdum. Pazar günü eşimi de kandırdım, birlikte ofise gittik. Tek başıma gitmeye ödüm kopuyor çünkü. O gün iyi geçti ama bizimkilerin kavgası 2 hafta sürdü. Şimdi ikisi de harikalar, birbirleriyle oynuyorlar. Çilek ağır abla modunda, Pamuk ise ofisin afacan kızı. İlayda Çilek’e bayılıyor, başta Pamuk’tan korkuyordu, hatta Pamuk onunla oynamak istedikçe çığlıklar atarak kaçışıyordu. Şimdi ise İlayda Pamuk’u kovalıyor, çok komik oldular. Daha çok hafta sonları birlikteler ama her akşam okul çıkışı aynı pazarlık var, Çilek ve Pamuk’u sürekli görmek istiyor.
Kebire Bozkurt: Diğer hayvanlarla arası nasıl peki?

İpek Meltem Eltetik: Sokakta kedi ya da köpek gördüğümüzde birebir iletişime geçmese de, genelde bana dönüp “Annecim şuna bak, çok tatlı değil mi?” klasik cümlemiz oldu. Çilek ya da Pamuk ona dokunduğunda da çok mutlu oluyor. “Annecim bak bana sevgisini gösterdi” de klasik cümlelerimizden.
Kebire Bozkurt: Kedi sahiplenerek çok doğru bir adım attığını düşünüyorum, İlayda’yı bu anlamda olumlu etkiledin.
İpek Meltem Eltetik: Evet, hayvanlara karşı ön yargılı değil en azından. Gerçi daha önce de seviyordu ama korkuyordu da. Şimdi korkması gereken hayvanları ayırt edebiliyor. Bir de, ben çok şey kaybetmişim daha önce hayvanım olmadığı için ama İlayda daha çok küçük, bana göre çok erken tanıştı bu güzel deneyimle ve dahası da olacaktır.
Kebire Bozkurt: İpek’cim ağzına sağlık, çok teşekkür ederim bunları bizimle paylaştığın için
.